Ana içeriğe atla

Yolculuk Anıları 2


 
Sevgiyle Gülümseyin

 Hayatın değişme hızı nedir bilir misiniz? Başınızı sağdan sola çevirene kadar ki geçen zamandır. Bu hızda değişir hayat.
  Dolmuşun sol camından baktığınızda belediye tarafından yapılmış yeşilliklerde oturan evsiz anne ve çocuklarını görürsünüz. Sağ camına baktığımızda iyi model bir arabaya doluşmuş, ellerinde son model cep telefonlarıyla eğlenen gençleri görürsünüz. Sonra yeşil ışık yanar ve yola devam edersiniz. İşte bu üç hayat birbirinin içinden akıp geçer. Ne bu hayatlar birbirine dokunabilir, ne de bu hayatları yaşayanlar birbirini fark eder.
  Bu hızda değişen hayatta insanların köprülere ihtiyacı var . Kalpten kalbe kurulan köprülere. Çocukların ihtiyacı var en fazla sevgiyle kurulan köprülere. Unutmayın bizlerde çocuktuk. Herkes masumdu bir zamanlar. Kötülerde, iyilerde zamanında masum bir çocuktu. Kurtarılması gereken çocukluğumuzdur bu nedenle. Unutmayın erken müdâhale hayat kurtarır.
  Kurtarmazsak eğer bu hayatlar hep birbirine değmeden akıp geçecek. Hepimiz aynı imkanlara sahip olarak doğmuyoruz hayata..Ama sevgi öyle değil. O herkese eşit sunulabilir; lüksü, mevkisi yok. En basitinden gülümseyin mesala. Sabah uyanınca aynada kendinize gülümseyin. Evvela kendinizi sevin. Bir gülümseme birçok hayata değip, birçok kalbi ısıtabilir. Ve inanın gülümsedikçe daha güzelisiniz.
  Hızla değişen hayatlara sevginizi katın. Katın ki bu hayatlar birbirine değebilsin. Uzak kalmayalım. Mesafeler kalpte olursa uzak kalırız unutmayalım...
  Dolmuşun camından gördüklerimden, kalbime değip, kalemime bunlar döküldü işte. Yolcunun anısı çoktur bitmez. İnsanın yaşamı da bir yolculuktur aslında gel gör ki kimse fark etmez...Kalemi yazdıran Rabbe hamdolsun. Yazılanı okuyan Gönüldaş'lardan Rabbim daima razı olsun...
 
                             (Gönülden anlayanlara..."Aşkı Zikreden Yazar") 


(İlk kendim yorumlayım: :))
Bir önceki yazı da hayatın matematiğini  yapmıştık hafiften, şimdi de hızını hesapladık cümlelerle. "Bu yazar hayatı çok mu sorguladı ne?" diye bir soru gelebilir aklınıza. Aslında bu yazım daha önce yazıldı ama eksikleri tamamlamak bugüne nasipmiş. Bu nedenle yazılar üst üste gelmiş oldu. İnanırım ki hayatta tesadüf yoktur, tevafuk vardır...)

Yorumlar

  1. seninde söylediğin gibi yolunun anısı hiç bitmez o zaman daha nice güzel yolu yazılarına çok güzel olmuş yüreğine sağlık..sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, inşallah Rabbim daha nice yazılar yazmayı nasip eder.
      Sevgiler:)))

      Sil
  2. Günümüzde herşeyde olduğu gibi, fakirliğin de çakması mevcut. Gerçekten ihtiyacı olup olmadığına inanmıyor insanlar. Dilenmenin bile bir adabı var aslında. Nerede o eski günler. Bir günlük yemeği olanın dilenmesi haramdır denir kitaplarda. Zenginin malında fakirin hakkı vardır. Elbette zekatını, sadakasını verecek. Lakin fakir de bunu fırsat bilmemeli, sağlığı elverdiğince gururuyla yaşamalı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle katılıyorum size.
      Zaten çocukluğun kurtulması lazım, insanların çocukları her şeyde istismar etmeleri çok yaralıyor beni...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sosyal Medya Kabadayıları, Klavye Delikanlıları (!)

  İnsanlar konuşmayı çok seven varlıklardır. Konuşma kabiliyeti insana verilmiş, haliyle insan da son harfine kadar kullanır bunu. Düşünen varlık olarak yaratılan insan düşünmez ama. Konuşmaya gelince heheeyy mangalda kül bırakmaz. Yani insan her zaman olduğu gibi burada da işine gelen kısmı alır, geri kalanını halı altına süpürme yapar.   Şimdi her yere de ulaşmıyor mu elleri, iyice yandık. Geçiyor klavyenin başına, hiç tanımadığı insanlara yağdırıyor. Bazen terbiyesizleşiyor ama yazmak hakkı. Konuşacak illâki sesli olmasa da, zehriyle yakacak birinin canını.   Öyle adamlık, hanımefendilik, sözüm ona delikanlılık sığındığın bilgisayar ekranının arkasından olmuyor. Yüreği olan, insan olan yapmaz bunu. Neymiş efendim o fotoğrafı atabiliyorsa, bu yazıyı yazabiliyorsa, böyle de yorumu hakkedermiş. Saygı çerçevesinde her yorum, eleştiri kabuldür. Buna lafımız yok. Hiçbir zaman olmadıda. Ama yazık size. Hiç var olmamış gibi yaşayıp, hiç var olmamış gibi öleceksiniz.   İnsanların t

KALEMİM

  KALEMİM   Hani bazen sen yazmak istemezsin. Kalem gelir defterin başına. Öyle bir gün işte. Gün geceye dönmekte.   Kalem dans etmeye başlıyor bu vakitlerde. Ben izliyorum dansını. Nasıl minnettarım kalemime. Atlı bir asker gibi daima dik. Her an savaşa hazır.   Hiç bırakmıyor beni  sağ olsun. Oda giderse yaşayamam. Hayatla aramdaki ince bir bağ gibi. Hem kopmaya çok yakın. Hem de hiç kopmayacak  olan bir bağ.   Kimler bırakmadı ki, gitmedi ki ve geri gelmedi ki...Kalemim bırakmadı. "Yaz" dedi bana. Dağıt kelimelerini. Kokunu saç satırlara. Cümleleri bağır çağır boş kağıtlara. Oku yazılanları. Ve sen tamamla eksik kalanları.   Kalemim benim can damarım. Sanki var olma sebebim. Sanki Rabbim'de bana bunu vermiş.   Yolculuğa çıkmak gibi. Keşfetmek ve tanımak gibi. Anlamak yaşamın anlamını. Bilmiyorum ki. Bir sırrı bilmek gibi işte.   Ah bu hoyrat kalem nerelere götürdü beni. İçimdeki dehlizlere. Bilinmeyenlerime. Bilsem sanki kaybolacaklarıma.   Kalem, kalem

KIR ZİNCİRLERİNİ

Kır Zincirlerini Kır zincirlerini bu kez, Fazla cesur olmasan da olur. Anı yaşa, Sonuç hüsran olsa ne olur.

Ölüm

  ÖLÜM   Ölüme gideceğiz hepimiz, Dudaklarda kahkahalarla, Belki gözyaşlarıyla, Ya da son umutla.   Ölüme gideceğiz hepimiz, Kimimiz koşar adımla, Kimimizin ölüm yokken aklında, Ya da ansızın olacak bazılarımızda.   Ölüme gideceğiz hepimiz, Genç yaşımızda, Yaşımızın geçtiği zamanlarda, Ya da yaşam sevincini taşırken her anımızda.   Ölüme gideceğiz hepimiz, Kör bir kurşunla, Belki ölüm varken aklımızda, Ya da olmayacak intiharla.   Ölüme gideceğiz hepimiz, Geride kalanlarla, Ne olursa olsun yaşanmışlıklarla, Ve olamadığımız mutluluklarla.   Bırakacağız hayatı acısıyla, tatlısıyla, ölüme gideceğiz hepimiz, Ne olursa olsun, acı bir vedayla...                                                                                                        "Aşkı Zikreden Yazar"   (Bir küçük çocuğa yazıldı bu satırlar. Hiç yokken aklında ölümüne sebep oldular. Ve nicelerinin. İnsan kendi türünden çektiğini çekmedi kimsel

Gece Kalpte

GECE KALPTE   Gündüze "İyi Geceler" oldu, O halde günaydın gece.   Gitmek ne zaman yüreğe vuruldu? Hoş geldin yabancı kalplere.   Sevmek nicedir insandan uzak, Okşamak sadece rüzgara kaldı.   Yalnızlık çoktur bizimle, Kalabalıklar çok sahte şimdilerde.   Gündüze "İyi Geceler" oldu, O halde günaydın gece.   Gündüz mutluların kalbinde, Biz ise kalbe giydirdik gece.   Yağmur ıslatmıyor artık, Sahi, en son ne zaman sırılsıklamdık.   Gözler görmekten uzakta kaldı, Dinlemek yoruyor artık aklı.   Sorma, sorsan herkes haklı, Kalp paramparça, kan içinde, İçinde acı, içinde gece saklı.   Şair diyor ya zaten; Gündüze "İyi Geceler" oldu, O halde günaydın gecem, Günaydın, bu senin de gecen...                                            "Aşkı Zikreden Yazar"   (Hayat bazen geceye günaydın demeni ister. Zaten sadece gündüzleri denilecek diye zorunluluk yoktur. Bize böyle öğretti